top of page
Yazarın fotoğrafıUğur Akyürek

Sessizlik ve Ben


Gece... Saat ilerlemiş, dünya susmuştu. Şehir, gürültüsünü geri çekmiş, yerini ince bir sessizliğe bırakmıştı. Kendi nefesimi duyabiliyordum; kalbimin ritmi, bu büyük boşlukta yankılanıyordu. Her şey durgun görünüyordu, ama içimde bir fırtına kopuyordu.

Sessizlik, bana her zaman huzur değil, bazen kaçamadığım bir aynayı getirirdi. O an, bu aynada kendimi gördüm. Düşüncelerim birer fısıltıya dönüşmüş, zihnimde dolaşıyordu:




"Ne kadar koşarsan koş, kendinden kaçamazsın."

Pencerenin yanına gittim. Sokakta bir lamba, sarı ışığını yere döküyordu. O ışığın altında kimse yoktu. O kadar boştu ki, o sokakta kendimi yürürken hayal ettim. Sessizlikte yalnızca kendinle baş başa kalırsın; dış dünyanın tüm karmaşası sustuğunda, içindeki sesler daha yüksek yankılanır.

O gece, sessizliğin içinde yıllardır kaçtığım bir gerçeği duydum: kendi korkularımı. Onları bastırmıştım, üzerlerini hayallerle, konuşmalarla, gülüşlerle örtmüştüm. Ama sessizlik, onları soyup önüme koymuştu. Ve anladım ki, bu korkular aslında beni ben yapan şeylerdi.

"Kaçmak yerine onları dinlesem ne olurdu?" diye sordum kendime. Sessizlik cevap verdi, ama kelimelerle değil; bir tür huzurla. Belki de sessizlik, düşman değil; seni anlayan tek dosttu. Sadece doğru soruyu sormak gerekiyordu.

Saat sabahı işaret ederken, sessizliğin içinden bir karar doğdu. Sessizlikte kendimi bulmuş ve geçmişimi kabul etmiştim. Bazen konuşmak, anlaşılmak demek değildir. Bazen susmak, bir çığlık kadar güçlüdür.

Ve o gece anladım: Sessizlik, varoluşun yankısıdır. Onu duyduğun an, gerçekten yaşamaya başlarsın.

5 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Bir Duvar Vardı

Gün

Comments


bottom of page