top of page

Kırık Teller, Kırık Şehir

Yazarın fotoğrafı: Uğur AkyürekUğur Akyürek

Güncelleme tarihi: 7 Mar

Bir gün, gökyüzüne baktın ve garip bir şey fark ettin.

Güneş hâlâ oradaydı. Ama ışığı, bu şehre tam ulaşmıyordu.

Sanki karanlık, incecik bir perde gibi ışığı süzüyor, ona izin vermiyordu. Yıllar önce bu sokakların daha canlı olduğunu hatırlıyordun. Pencerelerden müzik sesleri taşar, sabahları insanlar birbirine gülümserdi. Şimdi ise şehir, nefesini tutmuş gibi suskundu.

Binaların duvarları kirliydi ama asıl kir, insanların gözlerindeydi.

Uzun zamandır bu şehrin içindeki müziğin sustuğunu biliyordun ama belki de bunu kabullenmemek için kendini kandırmıştın. Bir şeylerin değişmesini beklerken, sen de sessizliğin bir parçası olmuştun.

Ama o gün, güneşin soluk ışıkları arasından başka bir şey gördün.

Binaların gölgeleri artık daha uzundu. Kuşlar, eskisi gibi çatılara konmuyordu.

Sokaklar doluydu ama kimse birbirine bakmıyordu.

Şehir susuyordu.

"Belki," dedin kendi kendine, "Bu şehir duvarlardan değil, kaybolmuş seslerden inşa edilmiştir."

Ve işte o an, çatı katında sakladığın eski gitarı hatırladın.

Telleri paslanmıştı. Uzun zamandır ona dokunmamıştın. Parmakların hafifçe titredi. Ne kadar zaman olmuştu?

Belki aylar, belki yıllar… Ama yine de, hala oradaydı.

Tozların altında bekleyen bir ses, bir hikâye, bir umut gibi.

Elin titrese de, ilk notayı çaldın.

Ses, önce içine işledi. Unuttuğun bir duygunun yeniden doğuşu gibiydi. Sonra, şehrin sessizliğini deldi.

Duyulmadığını sandın. Ama yanılmıştın.

Uzakta bir pencere açıldı. İçeride biri, sesin geldiği yere doğru kafasını kaldırdı.

Sokakta yürüyen bir adam duraksadı. Yıllardır unuttuğu bir melodiyi hatırlamış gibi gözlerini kıstı. Başka bir sokakta, küçük çocuk elindeki taşı yere düşürdü ve kulak kesildi.

Şehrin gri duvarları, müziğin titreşimiyle ince çatlaklar almaya başladı.

İkinci notayı çaldın.

Sonra üçüncüyü…

Ve işte o an, fark ettin: Sesin vardı.

Sadece uzun zamandır susuyordu.

Şehir, hafifçe kıpırdandı.

Pencerenin ardında biri mırıldanmaya başladı. Başka köşede, yaşlı adam cebinden eski, buruşturulmuş bir kâğıt çıkardı—belki yıllar önce yazdığı şarkının sözleriydi.

Kaldırımın köşesinde, çocuk ellerini dizlerine koyup seni izliyordu.

Şehir uyanmaya başlıyordu.

Müzik, sokaklara karışıyordu.

Güneş, gri binaların arasından süzülerek ışığını yaydı.

O an anladın ki, bir şehri inşa eden şey binalar değil, o binaların içindeki hayatın sesiydi.

Ve sen, en sonunda gülümsedin.

Çünkü biliyordun:

Müzik, bir şehir inşa edebilirdi.

Ve en önemlisi:

Kendi şehrini, kendi ışığını, kendi sesini yeniden yaratabilirdin.


Aky şubat 25...




 
 
 

Comments


Get on the list /

Thanks for submitting!

@2023 by Ugur Akyurek

bottom of page